İçimi Acıtan Anılar. (Toprak Bayramı)

2012 yılındaydık.

Kurul Başkanı Metin Süerdem Batman merkezli bir yolsuzluk soruşturması çerçevesinde önce gözaltına alınmış, sonra Bakan Mehti Eker tarafından açığa alınmıştı. Hakkında Başbakanlık Müfettişlerince düzenlenen raporda görevden alınması talep edildiği halde, rapor Tarım Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından işleme konulmamış, Bakanlığın yeniden yapılanması ile ilgili yasa çıkana kadar bekletilmiş ve bu yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte açıkta olmasına rağmen  yasa gereği son Teftiş Kurulu Başkanı olarak Müşavirlik kadrosuna atanmıştı.

Kurul Başkanlığına Faruk Fıratoğlu vekalet etmekteydi.

Faruk bey, her müfettişin gönlünden geçen Kurul Başkanı olabilme şansını, Metin Süerdem’in Bakan Mehti Eker’i yönlendirmesi neticesi elde etmişti ancak uzun süre bu görevi vekaleten yürütecek ve atanamadan, koltuğunu o dönem Mehti Eker’in kara kutusu olarak bilinen Erdal Celal Sumaytaoğlu’na bırakmak zorunda kalacaktı.

Doğal olarak atanabilmek adına Sayın Bakan’ın gözüne girebilmek için uğraşıyordu.

Teklif benden geldi.

“Faruk abi, bir fikrim var.” dedim.

“Şayet becerebilirsek, Sayın Bakan’ın gözüne girmen için büyük bir fırsat olabilir.”

Erzurum şivesi ile “Yapma ula” dedi..

Heyecanlanmıştı.

Anlattım konuyu.

1945 yılında çıkmış bir kanun var. Her yıl 11 Haziran tarihini takip eden Pazar günü Toprak Bayramı olarak kutlanır” diyor.

“Bu bayram bugüne kadar,  yasa emredici olmasına rağmen kutlanmamış. Biz bir Bakan Olur’u hazırlayıp kutlanması için öncülük yapalım.  Organizasyonu ben yaparım. Ankara Üniveersitesi Tema Vakfı vs. Bir haftalık bir program olur. Hem Teftiş Kurulunun ismine bir de “Rehberlik” eklendi. Bu yeni misyonumuza da uygun düşer.” dedim.

Kabul etti Sayın Fıratoğlu.

Oluru ben hazırladım.

Sayın Bakan önce çok şaşırmış böyle bir yasanın olduğunu duyunca.  Sonra olur demiş.

Bu noktada kurulumuzun çok sevilen Başmüfettişi ve Tarım Reformu Genel Müdürü iken emekli olan Yahya Sedat Aktuğ’un hakkını da teslim etmem gerek. Zira böyle bir yasanın olduğunu ben de ondan duymuştum.

Olur’un alınmasını müteakip sıkışık bir takvimde çalışmaya başladım. Önce Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölüm Başkanı ile görüştüm. Katkılarını talep ettim. Hem şaşırdılar, hem memnun oldular.

Sonra İstanbul’a gidip TEMA Vakfi yetkilileri ile görüştüm. Onlar da elbette yardımcı oluruz, ancak böyle birşeyi biz neden farkedip de öncülük yapmadık, ona pişmanız gibi birşeyler de eklediler.

Sonra Faruk Bey ile beraber Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar’ı ziyaret edip onların da katkılarını talep ettik.

TRT yetkilileri ile görüşüp, Arı Stüdyolarında Bayrama özel bir sanat müziği konseri de ayarladım.

Bakanlığımız Yayın Dairesi tanıtım afişleri hazırladı. Bu afişlerde kullanılcak görsel ve sloganlar ile ilgili Müfettiş Yardımcıları arasında yarışma formatında bir organizasyon da yaptım ve şimdi ismini hatırlayamadığım (beni affetsin) genç bir Müfettiş Yardımcımızın “Bu toprağın sarısı, bu toprağın yeşili, bu toprağın beyazı… Biz bu toprağın bütün renklerini seviyoruz” sloganı tanıtım afişinde kullanılmaya değer bulundu.

TARSİM ile görüşüp proğram çerçevesinde AVM lerde dağıtılmak üzere bayram şekeri temin ettim.

Büyük gün geldi çattı ve 5 gün boyunca Toprak Bayramı ilk defa olarak hiç bir sorun yaşanmadan değişik etkinlikler ile kutlandı. Bakan Mehti Eker, Ziraat Fakültesi Dekanı, TEMA Vakfı Başkanı, Ziraat Odaları Başkanı ve Faruk Bey açılış konuşmalarını yaptılar. Sonrasında iki gün süresince Toprak Çalıştayı yapıldı. Bildiriler sunuldu vs.

Ben Yayın Dairesinin Tarım Haber televizyon programına ve TEMA Vakfının işbirliği ile yayın yapan bir radyo kanalına canlı yayın konuğu olarak katıldım. Faruk Bey TRT de bir programa konuk oldu.

Diyeceksiniz burada içini acıtan anı ne?

Şimdi o noktaya geliyorum.

Etkinliklerin tamamlanmasını müteakip ben Yayın Dairesine rica ettim, bu etkinlikte görev alan tüm personelin isim listesini vererek her biri adına bir “Teşekkür Sertifikası” düzenlettim ve Sayın Fıratoğlu’nun imzası ile bu teşekkür belgelerini resmi olarak ilgili birimlere ilettik.

Beklentim Kurul Başkanlığı tarafından benzer bir teşekkür belgesinin de bana verilmesi idi. Ama bu olmadı. Sonunda kendim hatırlattım.

“Faruk abi, bu gibi şeylerin söylendikten sonra bir kıymeti kalmaz ama ben yine de söyleyeceğim. Yarın emekli olduğumda duvarıma asmak için bu bayramın kutlanılması fikrinin benden çıktığını ifade eden bir teşekkür belgesi beni onurlandıracaktır.” dedim.

“Ula haklısın… Nasıl düşünemedim” dedi.

Bir iki gün sonra, kurumun yazıcılarından çıkmış, kıytırık bir teşekkür belgesi, üst yazı ekinde evrak memuru tarafından getirildi.

Tam bir hayal kırıklı yaşıyordum.

“Toprak Bayramı kutlamalarında göstermiş olduğunuz üstün başarıdan dolayı teşekkür ederiz.” gibi birşeyler yazıyordu belgede…

Elimde bu belge, makam odasının kapısını çaldım.

“Faruk abi, ayıptır yahu!” dedim.

“Futbol turnuvasında Çaycı Mustafa’ya verdiğimiz belge bile bundan daha kaliteli idi…”

“Ula deme öyle… Büroya talimat vermiştim, böyle birşey hazırlamışlar…”

Bir kaç gün sonra Makama çağrıldım.

Bu defa adıma bir plaket hazırlanmıştı.

Odada Başmüfettiş Sedat Karaarslan da vardı.

Plakete şöyle bir baktı, “E burda Toprak Bayramını kutlama fikrinin Sayın Bahadır’dan çıktığı ifade edilmemiş ki!” dedi…

Haklıydı. Plakette yine aynı sıradan cümleler yazılmıştı.

Konuyu uzatmanın gereksiz olduğunu anladım ve “Siz biliyorsunuz ya o bana yeter üsdadım.” dedim…

Bu gün emekliyim.

Duvarım da böyle bir teşekkür belgesinin olmasını çok isterdim ama malesef yok…

Genel altında yayınlandı.

Yorum bırakın