Lacivert Renkli Doğan – Müsteşar Bey’in yeğeni

Belki de hakliydi Siirt Devlet Hastanesindeki KBB Uzmani, “Tipin hic de mufettis gibi gostermiyor” derken. Muhendis olarak calistigim yillarda mesai arkadaslarima yaptigim sayisiz saka, icimdeki hic uslanmayan haylaz cocugun dışa vurumu idi ve belki de o Uzman bunu ilk goruste anlamisti.

Sayet Mufettis, nadiren gulen, hayatin her anini asabi bir yuz ile olabildigince ciddi yasayan birini tanimliyor  idiyse ben boyle biri degildim. 25 yil suren mufettislik hayatimda bunun aksinin de mumkun olabilecegini, en ciddi sorusturmalarin dahi gulen bir yuz ile yapilabilcegini gostermeye calistim. Ne kadar basarili olabildim bilmiyorum ama bildigim, bu sureye bir cogu donem arkadaslarim ile paylasilmis sayisiz sakayi sigdirmayi basarabildigimdi.

Siirt’ten Ankara’ya gelirken, Koy Hizmetleri Il Mudurlugunun Bakim Onarim atolyesinde calisan Makine Muhendisi Yusuf bey’i TRT Diyarbakir Radyosundan canli yayinda aradigina ikna etmis ve istek sarki alabilmis, mac sonuclari belli olduktan sonra doldurulmus 12 macin dogru tahmin edildigi spor toto koponunu Mudurlugun kül yutmaz muhendisi Mehmet Doruk’a satabilmis bir oz gecmise sahip olarak yeni kurum ve yeni arkadaslarimin  da beni bu yonum ile tanimalari cok uzun surmeyecekti.

Kimi zaman sitresli, kimi zaman telasli gunler arasina sikisan bu sakalari kronolojik olarak hatirlamam mumkun olmadigindan tarih sirasi gozetmeksizin aklimda kalan anilarin arasina serpistirilmis olarak kaleme almaya karar verdim.

O gunlerde Mustafa abi (Tanir) lacivert renkli Tofaş Doğan model arabasini satmaya calisiyordu. Hurriyet gazetesine satilik ilani vermisti ve henuz cep telefonu icat edilmediginden, odasinda telefonun basindan pek ayrilmiyordu. Yandaki odadan aradim kendisini. Musteri gibi konustuk uzun uzun. Kilometresi, tekerleri, cizigi, fiyati, pazarlik imkani vs. Konusmanin sonunda birden cok onemli bir konuyu sormayi unutmus da sonradan hatirlamis bir ses tonu ile;

-“Az kaldi sormayi unuyordum. Ne renkti arabaniz ?”

_ “Lacivert”

Hic olmamasi gereken bir cevabi almis gibi ses tonum birden ciddilesti ve

– “Kardesim hem lacivert araban var, hem gazeteye ilan vermisin, hem de o kadar para istiyorsun.”

Ne diyecegine bir sure karar veremedi Mustafa abi. Baktim bu sessizligin sonu iyi gozukmuyor, kendimi tanittim.

– “Mustafa abi ben Akif…”

Sesime ses veren kapanmis bir telefonun uzun biiiip sesiydi 🙂

Tasradan Ankaraya yeni gelmis bir muhendis olarak en cok ilgimi ceken seylerden biri Ismail Bozkurt’un karvizit kolleksiyonu idi. Cevresi cok genisti Sayin Bozkurt’un ve tanistigi kislerden almis oldugu kartvizitleri, ilk defa gordugum, fotograf albumune benzer saydam muhafazali bir albumde muhafaza ediyordu. Arada bir bu albumu cikarip bakiyor kontrol ediyor veya yeniden duzenliyordu.

Kendisinin odada olmadigi bir gun, masasinda ben oturuyordum. Diger arkadaslar ile sohbet ediyorduk. O anda aklima geldi ve oda sakinlerine de soylemeden, Sayin Bozkurt’un takviminin uzerine su notu dustum.

“Ustadim; ugradim yoktunuz. Musait olunca ararsaniz hasret gideririz… Dr. Mehmet Ozturk”

Notun altinda telefon numarasi falan yoktu. Bu isimle gercek bir kisi de yoktu tabi ki. Mehmet Ozturk Turkiyedeki en yaygin isim ve soyisimlerden biriydi. Olaya biraz da ciddiyet katmak adina ismin basina “Dr” unvanini da ben eklemistim.

Tahminim tutmus, Ismail bey notu okumus, kartvizit albumunu acmis ama “Dr Mehmet Ozturk” isminde kimseyi bulamamisti. Oda arkadaslarina sormustu ama onlar da bu mechul kisi ile ilgili birsey bilmiyorlardi. . 

Bir kac gun sonra yine Ismail bey’in masasinda olmadigi bir sirada yeni bir not dustum takvimine;

“Ustadim; kusmuyuz, darginmiyiz? Ara dedim aramadiniz… Dr Mehmet Ozturk”

Sonraki bir kac gun de Ismail bey’in bu mechul kisiyi arastirmasiyla gecti ama hic bir ipucu yoktu Dr. Mehet Ozturk ile ilgili.  

Ismail bey ile karsilastigimiz bir baska gun;

– “Ustad iki uc gun once seni birisi ariyordu” dedim.

Birden heyecalandi Ismail bey;

– “Gordun mu sen o kisiyi?”

– “Evet… Iyi giyimli, uzun bolu yakisikli biri idi. Elinde de bir bond canta vardi. Sen tanimiyor musun yoksa?”

Cevresinin genis olmasi  kafasini karistirmisti Ismail bey’in. Bir eliyle karışan kafasini kasirken cevap verdi;

– “Taniyorum elbette ama denk gelemedik bir turlu. Mustesar beyin yeğeni …” 🙂

Genel altında yayınlandı.

Yorum bırakın