1992 yili hayatimda yalnizca denetimleri ile iz birakan bir yil degildi elbette. Bu denetimlerin arasina sıkışmış, sayili gunlerde Teftis Kurulu Burosunda calisan esimle tanismis ve 21 Kasim 1992 tarihinde evlenmistik.
Kurul Baskanimiz Yusuf bey’in katı hizmet anlayisini bilmekle birlikte, yeni evlenmis birisi olarak en azindan bir kac ay Ankara’da kalabilmek umidini icimde sakliyordum. Ama olmadi. Yusuf bey kimseyi sasirtmamak konusunda kararliydi.
Esimin Buro Mudurlugunde calisiyor olmasi nedeniyle bana “Eniste” diye hitap eden Kemal abi’nin (Kemal Ureme) mutsuz bir yuz ifadesi ile imza karsiligi vermis oldugu, gizli ibareli, sari zarftan iki ay sureli Yozgat Bakanlik Il Mudurlugu ve Yozgat Koy Hizmetleri il Mudurlugu’nun normal denetimi cikmisti. Heyet baskani Basmufettis Kemal Keskin, heyet uyeleri Mufettis Rafettin Yilmaz ve Selami Gulay idi.
Turkiye genelinde sert kis kosullarinin hukum surdugu Ocak ayinda biz, kis mevsiminin “Erzurumda dogdum ama burada buyudum” dedigi sehre iki ay sureli denetime gidiyorduk. Yozgat Ankara’ya yakin bir ildi ve arada Ankaraya gelme imkani mevcuttu ancak o yillarda hafta sonlari mufettislerin gorev mahallini terkederek Ankaraya donmesine Baskanlik izin vermiyordu.
Ellerinde Sumerbank mali, turuncu renkli valizler ve yine tek tip bond cantalar ile dort mutsuz adam bir Pazar gunu, bircok Ankara’linin gec kahvaltilarini yaptigi saatlerde, eski Ankara terminalinde Yozgat Ses Turizim’e ait otobusun reyone yanasmasini bekliyordu.
Havanin soguklugundanmidir bilinmez, ustadlar arasindaki sohbet de pek sicak degildi. Her uc ustad ile de ilk defa goreve gidiyordum. Zor bir denetim olacaga benziyordu.
Pazartesi gunu her iki kurum mudurunu de ziyaret edip normal denetime geldigimizi bildirdik ve ilk olarak Bakanlik Il Mudurlugunde calismaya basladik. Denetimde Koy Hizmetleri Il Mudurlugunun de olmasi beni fazlasi ile memnun etmisti zira nihayet muhendis olarak uc yil calistigim dolayisiyla tecrube sahibi oldugum konularda denetim yapma imkani bulacaktim.
Genisce bir odada bizim icin hazirlanmis 4 ayri masada calismaya basladik. Kapinin hemen disinda bir sandalye ve bize hizmet etmek uzere gorevlendirilmis bir personel bulunmaktaydi. Hasan Efendi ile bu sayede tanistik. Orta yasin uzerinde, yasina gore biraz cokmus, yuzu kirisiklarla dolu, uzun boylu kavruk bir Yozgatli idi Hasan Efendi. Fotokopi vs islerinde bize yardim ediyor arada bir kapimizi acarak cay kahve isteyip istemedigimizi soruyordu. Uc dort gun sonra bir aksam uzeri calistigimiz dosyalari kapattigimiz bir sirada Hasan efendi bos cay bardaklarini masamizdan aldiktan sonra, Kemal bey’e donerek, biraz cekinken bir ses tonu ile;
-“Efendim musadeniz olursa size birsey arzetmek istiyorum. Arkadaslarim bana halk ozani diyor. Ben o kadar demiyorum ama nacizane birseyler yaziyorum. Sizinle ilgili de birseyler yazdim. Izniniz olursa okumak isterim.”
Sasirmistik. Kucuk bir sessizlikten sonra Kemal bey; “Buyur Hasan Efendi; seni dinliyoruz dedi.”
Hasan Efendi elindeki bardak tepsisini sehbanin uzerine birakti. Onu ilikli ceketini sagindan solundan cekistirerek soyle bir duzeltti. Gozlerini boslukta bir noktaya dikerek okumaya basladi.
“Angara’dan dort mufettis geldiniz.
Tarim Il Mudurlugun nasil buldunuz?
Agladim da cesmim yasi sildiniz.
Tarim Il Mudurlugun nasil buldunuz?
…….”
Sadece ilk dortlugu aklimda kalan bu icten siir hepimizi gulumsetmisti.
-“Dur bakalim Hasan efendi, daha yeni basladik.” dedi Kemel bey.
Hasan Efendi artik gozumuzde sadece bir hizmetli personel degil “Halk Ozani Hasan efendi” idi.
O gunden sonra Hasan efendi hemen her gun, calisma ortamini da gozeterek odanin musait oldugu durumlarda kendince sectigi dortlukler ile gunumuzu renklendirmeye devam edecekti.
